top of page

Yeni Yıl Yeni Kararlar: 2021 Hedefleri Işığında Tüketim ve İsraf Üzerine

  • Yazarın fotoğrafı: Emre
    Emre
  • 1 Oca 2021
  • 10 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 2 Oca 2021

2021 yılına fazlasıyla yükleneceğimiz günlere gelmiş bulunmaktayız. Malum 2020 herkesi stand-by moduna aldığı için koyduğumuz hedefler, yaptığımız planlar biraz yarım kaldı. Haliyle 2021'den iki yıllık performans bekleme gibi bir durumumuz olabilir. Aman diyeyim çok da beklemeyelim olur mu? 2021 deyince benim gözümden 2021'de neler olabilir bahsetmeye geçeyim mi?



Bu yazıyı yazarken olmak istediğim yerlerden oluşan küçük bir galeri de size eşlik edecek. Başlangıcı özgürlüğü temsil ettiğini düşündüğüm bir manzara fotoğrafıyla yapayım. Hepimizin ihtiyacı var değil mi?


2020 hedef listesine baktığımda o kadar çok maddeye başlamadığımı, başlayamadığımı fark ettim ki 2021 listesini oluştururken neler yapacağım neler edeceğim açıkçası biraz afalladım. Bu yazıyı da benimle aynı durumda olan çok fazla insan olduğuna inandığım için yazıyorum zaten. Ama biraz farklı bir açıdan hedef değerlendirme ve yenileme yazısı göreceksiniz. Başı sonu ayrı oynayabilir şimdiden demesi.


2020 hakkında çok bir şey yazmayacağım, korku, hapsolmuşluk, endişe, umutlanma, hayal kırıklığı, minnet ve öfke duygularını hep beraber yoğun bir şekilde yaşadık. Bu yoğunluk içerisinde zaman zaman kendimize saygımızı kaybettik kimi zaman silkelendik kimi zaman durulduk kimi zaman da hiç olmadığı kadar motive olduk. Bu şiddetli dalgalar arasında öyle ya da böyle bir şekilde 2020 yılını geride bıraktık. Umarım size ve sevdiklerinize bu yılda hiçbir şey olmamış ve herkes sağlıklıdır diyerek başlamak istiyorum.


Bu yazıyı 01.01.2021 tarihinde kaleme alıyorum. Ne değişti ki Emre derseniz açıkçası şu anda haklısınız. Sokağa çıkma yasağı hala devam ediyor yine bir sıkkınlık hali üstümde ama rakam değişti lütfen. Artık 2021! Bakalım söz konusu umutlanma ise üstümüze yok biliyorsunuz.


Şimdi tabi ki tek tek tüm 2021 planlarımı buraya yazmayacağım ancak biraz genel olanlarından bahsetmek istiyorum. 01.01.2022'yi görürsem de bu yazıya bakıp neler yaptım neler ettim muhakemesini yapmak istiyorum.


2021 yılında aslında biraz daha bilinç kavramını hayatıma getirmeye çalışacağım diyebilirim. Sayılarla oynamayı çok seven birisi olarak diyorum ki ben bu sene 30 oluyorum. Bir ağırlığı olsun tabi ki neden olmasın.


Nedir bu bilinç dersen de öncelikle öznel bir şey olduğunu söyleyebilirim. Hani bunu yaparsan bilinçlisin yapmazsan bilinçsizsin, duyarsızsın, yok ol anlamına tabi ki gelmiyor. Ama Emre olarak yapacağım davranışlarda bir takım değişiklikler öngörüyorum. İşte başlıyoruz.



Başlamadan önce şu manzara eşliğinde kahvemden bir yudum aldım. Evet şimdi başlıyoruz. Vallahi.


1- Sosyal bir devletin gerekliliklerini yerine getirme noktasında yetişemediği yerlere erişen STK ve bireysel girişimlerine daha çok destek olmak, seslerini duyurmaya yardımcı olmak.


Şimdi ne demek bu? Yaptığı yardımı mı dile getirecek dediğinizi duyar gibiyim. Destekte bulunurum bulunmam orası bana kalmış ama buradan bahsedeceğim bazı noktalar olacak.


2020 yılı biliyorsunuz ki ailelerin kendi girişimleriyle Instagram üzerinden duyurdukları kampanyalarla SMAlı çocuklarını Amerika'daki 2.1 milyon dolarlık tedaviyi alabilmelerini sağlama çabalarıyla geçti. Birkaç çocuğu da Amerika'ya gönderdik. Muhteşem bir duygu değil miydi? Ama bu tedavi neden Türkiye'de olmasın sorusuna yanıt bulmak için birilerinin bir şey yapması gerekiyordu.

Sonunda Düzce'den Yiğit'in ailesi bu duruma dur dedi. Dava açtı ve bu açtığı davayı da kazandı. Artık bu ilacın Türkiye'ye gelmesi konusunda yetkili mercilerin aksiyon almasını bekliyoruz. Ancak ilaç yine aynı ilaç fiyat yine aynı fiyat. Belki orada kalma ve birtakım ek tedavi ücretleri olmayacak ama yine dünyanın parası. İlaç Türkiye'ye geldiğinde de bu aileler yine desteğimize ihtiyaç duyacak.


Sadece SMAlılar mı var peki? Maalesef. Keşke el kadar sabiler hastalık nedir hiç görmeseler ancak bir de kanserle boğuşanları var. Onun için KAÇUV yıllardır bu hastalıkla mücadele eden çocuklar, aileler ve sağlık çalışanları için mücadele veriyor. Aile Evi kurup, şehir dışından İstanbul'a çocuğunun tedavisi için gelen aileleri ağırlayıp üstüne psiko-destek sağlıyor. "Nerede yaşam var orada umut vardır" diyen derneğin çalışmaları için https://kacuv.org/ sitesine sizleri bekliyorum. Bu sene doğum günü, evlilik yıl dönümü, tanışma mars dönümü, nişan ay dönümü, yılbaşı, sevgililer günü gibi bir sürü özel günde hediye almak için neden KAÇUV'a bağışta bulunmayasınız ya da KAÇUV Umut Dükkanı'ndan bir şeyler almayasınız ki?


Bir de en son İzmir depreminde bazı kendini bilmez kesmin dil uzatma cüretini kendinde buldukları AKUT! Nasıl bir insanlıktan çıkma şovu izlediğimizi bilmiyorum ancak orada tek bir cana ulaşmak için canını dişine takan herkes kahramandır. Bunun adı AFAD ya da AKUT hiç fark etmez. Ancak siyasi durumları göz önünde bulundurup çirkinleşenlerden iğrendiğimi söyleyerek içinizden geliyorsa eğer AKUT yazıp 2930'a göndererek 10₺lik bağışta bulunmaya ya da bir tık öteye geçerek https://www.akut.org.tr/bagis-yap sitesi aracılığıyla tek seferlik bağış yapmaya ya da düzenli bağışçı olmaya davet ediyorum. Düzce depremini yerinde yaşamış birisi olarak şimdi klavye başında AKUT'a sallayanlara sallarsam kimse yerinde duramaz. Kimse yoktu onlar vardı enkaz tepelerinde. Kimse yetişmeden onlar el uzatmışlardı bize. Nankörlüğün lüzumu yok. İpinizi geri bağlayın. İyi ki AKUT, iyi ki Nasuh Mahruki!


2- Bilinçli tüketici olmak yolunda somut adımlar atmak.


Şimdi normalde bir hedefin işte net, zamanla sınırlandırılmış, ölçülebilir olması gibi özellikleri barındırması beklenir ancak bunu nasıl ölçerim tam emin olamadım.


Kilo aldım, verdim. Off tartıya çıkarken 300 gr daha almışım yazımda da bahsettiğim israf konusuna ve biraz da direkt üreticinin destekleneceği gerçek ürünlerin alınmasına değinmek istiyorum.


Öncelikle gıda konusunda hayvanlara eziyet etmeyen doğaya saygılı platformlara ulaşmak noktasında çoğu sefer kendimi aranıp dururken bulduğum olmuştur. Tek başıma yaşamış olmanın verdiği avantajla tabi ki seri üretimden biraz daha pahalı olmasına rağmen nispeten doğaya saygılı olduğunu düşündüğüm ürünlerden az miktarda alıp erzak ihtiyacımı karşılayabiliyorum. Fazla kişinin yaşadığı ailelerde ise alınan ürünün yerli olup olmaması, çevreye saygı duyup duymaması konusu ise maalesef ikinci planda kalabiliyor. Hiçbir şey diyemiyorum. Onu bile alabilene saygı duyuyorum. Ancak birkaç yıldır hayatımızda olan ancak her nedense dikkat etmediğim ve bundan utanç duyduğum, market fiyatlarından daha ucuz kooperatif ürünleri satan Ovacık Doğal platformuyla sizleri tanıştırmak isterim.

%100 yerli üretim kooperatif ürünlerine yer veren platformda yok yok. Ovacık bölgesinde yetiştirilen çeşit çeşit bakliyatlardan, unlara, ballardan, reçel ve çerezlere pek çok ürünü bulmak mümkün. Ayrıca internetten alışveriş yapma noktasında çekincesi olanlar için de ufaktan ufaktan şehirlere de satış noktaları açtıklarını belirtmek isterim. Bu kooperatifin en sevdiğim özelliklerinden birisi de diğer kooperatiflerle dayanışma yapıp onların ürünlerini de satıyor olması. Ayrıca çok şeffaf şekilde kar tablolarını paylaşıyorlar. Sizi incelemeniz için https://www.ovacikdogal.com/ sitesine yönlendirmek istiyorum. Bundan sonra benim bakliyatların menşeisi bellidir.


Bir diğer nokta ise aslında mutfağımızda çok daha fazla yer edinmesini umut ettiğim zeytinyağı. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Lütfen ama lütfen riviera yağ kullanmayın. Plastik şişelere konmuş zeytinyağlarını tüketmeyin. Koyu renkli cam ya da teneke içinde olmalarına dikkat edin. Çoğu sefer zincir marketler riviera zeytinyağında rekor indirimler yapıyorlar çok cazibeli bir hal alıyorlar ancak almayın. Gerçek zeytinyağı üreticilerinin riviera zeytinyağı satmadığını göreceksiniz. Bu noktada da sizi 1886'da Türkiye'de kurulmuş ilk zeytinyağı fabrikası olan Evliyazade'ye yönlendirmek istiyorum. Fiyatlarına bakınca aman ne pahalı demeyin. Dediğim kriterlerde markette satılan yarım litrelik zeytinyağını 50₺'ye gördüm. Burada o fiyat asla yok. Birkaç yıldır düzenli olarak sabununa kadar aldığım markadır. Çoğunlukla ayçiçek yağı tüketiyorum ancak zeytinyağı olmuşken hem yerli hem nasıl üretildiği belli hem de gerçekten hakiki yağ tüketmek hepimizin hakkı diye düşünüyorum. Sitesini de buraya bırakıyorum. https://www.evliyazadezeytinyagi.com.tr/index.php


Vejetaryen olduğum için et tüketmiyorum ancak süt ürünlerini nasıl daha "masum" bulabilirim noktasında da bazı denemelerim ve araştırmalarım oldu. Yumurtaların üzerindeki numaraları kontrol edip ona göre yumurta almaya başlayarak işe koyuldum.


0: Organik Yetiştiricilik: Tavuk kimyasala maruz kalmadı demekmiş. Ayrıca tavuk açık ortamda gezerek besleniyor ve herhangi bir müdahalede bulunulmuyor.

1: Gezen Tavuk Yumurtası: Tavuk kümeste değil belirli bir alanın içerisinde özgür bir şekilde açık havada dolaşabiliyor ve o tavukların yumurtaları bu kategoriye giriyor.

2: Kümeste Özgür Tavuk Yumurtası: Tavuk bu sefer kümeste ancak belli bir alanda hareket özgürlüğü var.

3: Kafes Yumurtacılığı: Şu anda piyasada en ucuz ve en yaygın olarak bulunan yumurta türü. Tavukların önüne veriyorlar yemi. Gram oynama alanları yok.


Düzce'deki evimizde bir hayli tavuğumuz var. Bu tavuklar da yumurta için zorlanan değil bayağı serseri mayın gibi dolaşıp çeşit çeşit otunu, börtüsünü böceğini koca bahçede tüm gün dolaşarak yiyen hayvanlar. Kışın biraz üşüdükleri için yumurtlamaları azalsa da yazın şov yaptıkları oluyor. İşte böyle bir ortamda yılın belli dönemi zaten hiç yumurta almadan ailemden aldığım yumurtalarla idare ediyorum. Ancak böyle bir imkanı olmayanları da yukarıda belirttiğim yumurta numaralarına göre alışveriş yapmaya davet ediyorum. Özendirmek için sizlere uzun uzun nasıl mükemmel tavuk bakıyoruz diye anlatmadım ya da satıyoruz gelin benden alın demiyorum. Bir an o hayvanların el kadar kafeslere kapatıldığını canladırdım. Oluşan sahneden korktum. Şu anda bir şahin, atmaca dadandığında bile psikolojileri bozuluyor diye endişeleniyoruz kendimizce önlem almaya çalışıyoruz.


Ancak bu üretim(!) sisteminde bu hayvanların civcivleri bile kafeslerde yetiştiği için başka seçeneği bilmiyorlar. Bunun adı eziyettir. Eşleriniz hamile olduğunda yedirdiğiniz, ailenizden birisi hastalandığında aman hakikisini yedirdiğiniz gerçek besinleri her zaman yiyin ve yedirin olur mu? Kusura bakmayın ancak 3 numaralı tavuk yumurtası çok daha ucuz diğerleri çok pahalı gibi bir mazereti kabul etmiyorum. Lokal market zincirlerinde ara ara yapılan kampanyalarla çok uygun fiyata bulabilirsiniz. Hakiki yumurta da öyle kolay kolay bozulmuyor. Buzdolabında 5 haftaya kadar saklayabilirsiniz. Bulduğunuzda depolayın. Biraz sinir yaptım nedense. Şimdi aklıma geldi. Gidin pazarlara kadın üreticilerin kendi ürettikleri serbest dolaşan tavuk yumurtasını alın mis gibi. Evet. Her yerde pazar var zaten. Şimdi oldu.


Sizi bir anda hop Stockholm'deki o mükemmel çatı katı barın manzarasına götürdüm. Madem manzaramız kuzeyden, içimizi ısıtacak bir çikolata tavsiyesiyle geleyim size. Pandemi yazımda da bahsetmiştim. Canım Fulya'nın girişimi olan Aroha'yı sizlere sunmak istiyorum. Şu anda Türkiye'nin dört bir yanında müdavimleri olan Aroha'yı şöyle özetlemek istiyorum. "Bean to Bar" ifadesi görüyorsanız eğer bir ürünün üstünde o ürün kakao çekirdeğinden direkt olarak karşısınıza ürün olarak gelmiştir. Ve Aroha'yı gerçek çikolata markası yapan da işte tam olarak bu ürünler oluyor. Tabi ki kendi üretimleri olan kuvertürlerinden de çikolatalar yapıyorlar. Seçim tamamen size kalmış. Ancak ilave şekersiz çikolatalar, stevialı, vegan seçenekli, doğal meyveli, palm yağsız, katkısız fındıklı ve hurmalı kremaları... Kısacası çikolataya dair ne arıyorsanız hepsini bulabileceğiniz. Merkezi Zekeriyaköy'de olan ve gerek internet sitesi gerek Trendyol mağazası üzerinden tüm Türkiye'ye bu gerçek lezzeti ulaştıran markanın sitesinin linkini bırakıyorum. https://www.arohacikolata.com/


Bundan 10 yıl geçse de önereceğim, hep önereceğim. Nasıl yapıldığını kendi gözlerimle gördüm. Hemen hemen her çeşidini tattım. Çevreme de tavsiye etmekten asla bıkmadım. Hammadde mecburen ithal olabilir ama üretim tamamen yerli ve kadın girişimci. Yarattığı istihdamla da çok kıymetli bir değer olma yolunda koşarak gidiyor. Ödüllere doymayacak bir lezzet. Alın deneyin lütfen. Palm yağından uzak bir hayat diliyorum hepinize. Bu arada unutmadan diyeyim. Zekeriyaköy Çarşı'da yeni yerleri açıldı. Bir an önce gidip ziyaret edip o mükemmel tatlılardan tatmak istiyorum. Ey diyet sen neler yapıyorsun bana böyle! Olsun şekersiz çikolata kilo yapmaz!

Çikolata faslını Fulya'nın çok sevdiğim cümlesiyle bitirmek istiyorum. "Çikolata bir tatlı değil, besindir!"


Bilinçli tüketici olmak adına bakliyatı, yağı, yumurtası, çikolatası derken bir kadın kooperatifinden daha değinmek yani Düzce'de bir şubesi açılmış Güneşin Kadınları Kooperatifi'nden bahsetmek isterim. Güneşin Kadınları girişimi kurulduğu bölgede birbirinden eşsiz işler başaran kadınlarımızın el emeği ürünlerini sergileyip satışını yapıp gelir elde etmesini amaçlayan bir kooperatif girişimidir. Düzce'de bir mağazası vardı ve Instagram üzerinden satış yapıyorlardı ancak şimdi baktım Hepsiburada'ya da mağaza açmışlar çok sevindim. Hemen linkini bırakıyorum.


Instagram'dan da takip etmek isteyenler için de profil linkini bırakıyorum.


Hesaplara girdiğinizde neler üretildiğine, satıldığına kendiniz şahit olun istiyorum. Reçeller, ballar, acukalar, salçalar, bitki çayları, tarhanalar, el işi ürünler, sabunlar ve bir sürü ürün daha... Size küçük bir tavsiye vereyim mi? Abaza Tuzu alın. Yoğurda karıştır cips sos yap. Yoğurtlu herhangi bir mezene kat, tadını uçur. Yemeklerine kat ek baharat koyma. Dünyanın en güzel salça türevi icadı olabilir. Kahvaltılık olarak da kullanabilirsiniz hiç fark etmez. Değişmeyen tek şey muhteşem bir şey olmasıdır. Sonra teşekkür edersiniz.


Son manzaramı da bırakıyorum ve israf konusunda neler düşündüğümden bahsetmek istiyorum. (Şimdiye kadar yazdığım en uzun yazı olmasını napacağız?)



Biraz bulutlu bir manzarayla veda kısmına başlayayım. Benim de içimi sıkan bir israf durumu söz konusu. İsraf sadece gıda konusunda olmuyor maalesef. İnternete yazsanız trilyon tane içerik çıkar zaten kuru ekmekleri şöyle saklayın. Yoğurdunuzu buzluğa atın gibi gibi... Hele ki bulduğu her şeyi buzluğa atan bir annenin oğlu olduğum düşünülürse iki raftan oluşan minnak buzluğumda neler var bir ara da onlardan bahsetmek isterim.


Neyse dediğim gibi bugün gıda israfından bahsetmeyeceğim. Alışveriş israfından, tüketim israfından bahsedeceğim. Aslında tükettiğimiz yani bakıldığında israf gibi gözükmeyen ancak iç sesimizin çığlık attığı ve "Ne gerek vardı?" dediği durumlardan bahsetmek istiyorum.


Kişisel olarak giymediğim (Kilo alıp verme performansımı sorgulamayalım şimdi) ve hala kullanılabilir olan kıyafetleri ya da ayakkabıları dönüşüm kutularına bırakarak işe başladım bu sene yoğun olarak. Hatta iki senedir Düzce'den valizle kullanılmayan kıyafet getirip bu kutulara atıyorum. Çünkü güzelim memleketimde ya doğru düzgün sayıda kutu yok ya da var biz o koca çarşıda denk gelmedik. Malum Konya kadar olduğu için görememiş olabiliriz. Allah rızası için yerini bilen varsa söylesin otobüsle taşımayayım.


Onun dışında alışveriş kalemlerime baktığımda kıyafet ve ayakkabının yerinin çok az olduğunu gördüm ve bu beni çok mutlu etti açıkçası. Hayır neden zaten çeşit çeşit olan ve giymekten mutlu olduğum kıyafetim varken yenisini alayım ki. Evet Mariecim Kondocum gurur duyuyordur benimle ama gerçekten giymekten mutlu olduğum eşyaları tutuyorum benimle ve tüm eşyalarımın tek valize sığması gibi bir ölçüm var. Hep bu doğrultuda hareket ediyorum.

Dönüşüm her şeydir bunu öğrendim. Pantolon mu eskidi. Kestir şort yap. Tişört mü eskidi? Giyilemeyecek gibi mi? İnce ince kes domates salatalık yetiştirirken bahçede onlara askı ipi olsun ya da düzgünce kes. Yer bezi olsun. Derya Baykallık yapmayacağım merak etmeyin. Ama bir yolu var onu anlatmak istiyorum. İstiflemek sizi mutlu etmesin. Gerçekten ihtiyacım var mı sorusunu sorun lütfen.


Bir diğer israf konusu, yemek porsiyonlama konusu. Mutfak tartısı aldığımdan beri porsiyonlarımı küçülttüm ve bunu ölçerek yaptım tabi ki. Şu anda %30 daha az porsiyonla aynı şekilde doyduğumu fark ettim. %30 da en az %30. Midem aynı şekilde doluyor. Ağrı yok, şişlik yok, ekşime yok. Mükemmel bir şey.


Bir diğer israf konusu ise hediye seçimi. Lütfen sevdiklerinize hediye seçerken ya sevdiğinizi tanıdığınızı belli eden hediyeler alın ya da emin değilseniz ağzını arayın, direkt sorma gibi seçenekleri kullanın. Karşıdaki kişinin asla kullanmayacağı hediyeler almak konusunda rekor kırmayın. Paranıza, aldığınız ürüne ve kişiye yazık. Almışken mutlu edin, düşünün, düşündüğünüzü belli edin. En güzeli mi? Yukarıda belirttiğim STKlara destekte bulunun.


Bir diğer israf konusu ise elektronik ve akabinde gelen marka israfı. Aldığı üründe performansı kullanabilen, bunu ölçümleyen ve hissedip işine, hobisine ve vaktine yansıtanları es geçiyorum. Pek çok örneği var bunların. Bilgisayar olur, fırın olur, bir tablet olur yeri gelir bir ütü olur. Olur da olur. Sorarsın nesi iyi. Sana bir anlatır. Tamam dersin hakikaten iyi ürünmüş. Ancak gerçekten nesi iyi dediğinde iki kelimeyi bir araya getirirken birini Şam'dan birini Bağdat'tan seçen ama X marka en iyisi demekten başka cümle kuramayan, ürün alırken başkalarının deneyimlerinden ya da performanstan ziyade aldığı marka ile var olan ve son olarak da aldığı ürünün fiyatının ekrandan ağzımıza sokanlara şunu demek istiyorum. Sizin gibi cahil ve sonradan görmeler olduğu müddetçe israf ve yeni milyonerler bitmeyecek. Bunlar kimler derseniz, çok uzaklaşmayın. Instagram'da binlerce profil var. Siz de bir gün iyi bir şirin olursanız... Siz de sonradan görmeleri görebilirsiniz. Yıl olmuş 2021 hala maaşının 2 katına bulaşık makinesi aldım diye övünen dümbükler karşıma çıkıyor. Neyse çizgimi bozmuyorum.


Cimrilikle, tutumluluk arasında gerçekten 4 şeritli otoban kadar bir ayrım var. Lütfen karıştırmayalım. Konfor bambaşka bir şeydir. Lüzumsuz istifçilik bambaşka. Konforunuzu sağlayan ve bunu sürdürenlere sahip olmanız değildir müsriflik, aksine bunu bozan şeylerdir çoğu zaman.


Evet bayağı uzun ettim. Özgürlüğü simgelediğini düşündüğüm manzara fotoğrafıyla başlayıp bulutlu fotoğrafla bitirdiğim bu yazımda 2021 yılında nasıl birisi olup nelere dikkat edeceğimi biraz da olsa anlatmak istedim. Bir baktım da yumurtadan tutun pantolondan şort yapmaya kadar bir şeylerden bahsetmişim. Yer yer homurdanmışım ama genel olarak 2021 beni nasıl bir insan yapacak ondan bahsetmişim. Umarım sıkmamışımdır sizi. Bana eşlik etmenizi sağlayabilmişimdir.


Sizlere de kendinize karşı net olacağınız, duruşunuzdan ödün vermeyeceğiniz ancak yine de yer yer esneklik göstermenin aşağı bir şey olmadığını idrak ettiğiniz ya da mevcutta böyle olmadığını bilen farkındalığınızı devam ettirdiğiniz, kendi duyarlılığınız ve bilinciniz doğrultusunda davrandığınız ve bu olguların sadece sizi değil çevrenizi de olumlu etkilediği bir yıl diliyorum.


Size iyi gelen her şey çevrenizde yeterince olsun ve sevdiğiniz herkes çevrenizde sağlıkla fink atsın, gerisi her türlü yoluna girer.


Hepinize iyi yıllar. Not: Mutasyon geçiren virüse çok takılmayın. All is well! (Bilimsel gerçekleri göz ardı etmeden tabi ki!)





Comments


bottom of page